“Moda mimari gibidir, söz konusu olan oranlardır.” Coco Chanel
Modern mimarinin öncülerinden biri olarak kabul edilen Avusturyalı Mimar Adolf Loos şöyle der:
“İnsanın nasıl bina yapacağını öğrenme sürecinde başlangıç noktası giyinmeyi öğrenmesidir.”
İnsanın hem bedenini hem de çevresini sonsuz boşluktan ayırması ve koruması, eylemlerinde ‘’örtünme’’ ve ‘’barınma’’ ya da ‘’giyinme’’ ve ‘’mimari’’ birbirini etkileyerek eş zamanlı olarak gelişmektedir. Tarih öncesi çağlarda kıyafet, bedeni koruyan, giyilebilir bir barınak niteliğindeydi. Zamanla bu barınaklar, ilkel yapıların oluşumuna doğru evrilmişti. Yani tarih öncesindeki giysiler aslında birer basit barınaktı ve ilk insanlar “ev” kavramını yaratırken giysilerindeki tekstil malzemeden ilham almışlardı. Giysiler de evler de insan bedeni içindi. Aslında günümüzde de birbiriyle yakından ilişkili olan bu iki disiplinin en temel ortak noktası ikisinin de insan bedeni için yaratıyor olması.
Tarihsel süreçte de bu etkileşim hep devam etmiş: 13. Yüzyılda, fazla soyutlamadan yapılardan giysilere direkt olarak aktarılan detaylar görünmekte. Antik Yunanda da giysiler açıkça mimari yapılara benzetilerek tasarlanmış; insan bedeni bir kolon gibi ele alınmış ve Dor, İyon ve Korint gibi mimari düzenlerde görülen tasarım anlayışı bu giysilerin tasarımında da kullanılmış. Mimaride sivri hatlarıyla dikkat çeken güç gösterisi dönemiyle bu etkileşim Gotik dönemde de uzun şapkalar ve sivri uçlu ayakkabılarla kendini göstermekte. Aşırı süslemeli saraylarıyla Rönesans’ta da giysilerde aşırı bir süs görmek mümkün. 19. Yüzyılla birlikte ise yaklaşım farklılaşıyor…
Adolf Loos bu konuda “Modern insan görünümü standartlaşmış giysilerdi. Çünkü kendi kimliği öyle güçlüydü ki artık kendi kimliği ile ifade etmesi gerekmiyordu. Dolayısı ile modernite görünümü asıl fonksiyonuna geri dönüyordu” demiştir. Özellikle erkek giysileriyle ön plana çıkan bu dönemde, giysilerin sadeliğe ve fonksiyonelliğe sahip olması gerektiği savunulmuştur. Mimaride bu dönem, yani yaklaşık 1930’lar, tam da bu prensiplerle modernist mimarinin oluştuğu döneme denk gelir.
Günümüze geldiğimizde ise çağdaş mimarlar büyük bir endüstri haline gelen modanın gücünü projelerine yansıtıyorlar. Zaha Hadid, Rem Koolhaas, Tadao Ando ve Frank O. Gehry gibi mimarların Chanel, Prada, Armani ve Issey Miyake gibi markalar için markanın tasarım çizigisiyle uyumlu olarak yarattıkları mekanlar var. Bazen bu etkileşim sadece fiziksel bir mekan olarak değil, Zaha Hadid ve Karl Lagerfeld’ın verdiği ikonikleşmiş bir pozda da ortaya çıkabiliyor.
Son olarak; Coco Chanelin de dediği gibi: ‘’Moda sadece elbiselerden oluşmaz. Moda gökyüzünde, moda sokakta;moda düşündüklerimiz ve yaşadığımızdır.’’ Ya da; mimari gökyüzünde, mimari sokakta, mimari düşündüklerimizde ve yaşadıklarımızdadır.