Yönetmen & Senaryo: Kristoffer Borgli | Oyuncular: Kristine Kujath Thorp, Eirik Sæther, Fanny Vaager, Sarah Francesca Brænne | Norveç | 1’37 dakika | 2022 | Komedi/Dram
İskandinav Sineması yıllardır her sinefilin, sinemaseverin anlam bulmak için dikkatlice izlediği filmleri üretiyorlar. Özellikle 2000’li yıllarda bu durum komedi türünde ufak çaplı bir değişiklikle eviriliyor. İskandinav yönetmenler bu durumu bilinçli bir taraftan kahkaha attırmak yerine küçük kıkırdaşmalara ancak bunu yaparken mesafeli ve soğukkanlı hatta nerdeyse ‘’güldüm ama ne alaka?’’ dedirten duygu hallerine çevirdiler. En baba örnekleri ise; Aki Kaurismaki, Roy Anderson, Bent Hamer ve tabi ki son yıllardaki sinema sektörünün göz bebeği Ruben Östlund ki kendisini Kare ve Hüzün Üçgeni filmleriyle Cannes’da bambaşka bir level açması, yeni bir damar bulmasıyla da anımsayabilirsiniz. Tüm bu saydığım yönetmenler hikayelerini ayakları oldukça yere basan bir yerden, karakterlerini ise zaman zaman ergence bir tutumla ele alıyorlar. Ancak Kristoffer Borgli , İlgi Manyağı (Sick Of Myself) filmiyle Cannes Film Festivali/ Belirli Bir Bakış Bölümü’nde hatrı sayılır bambaşka bir damar yakalıyor. İlgi Manyağı (Sick Of Myself) kendisinin ikinci uzun metrajlı filmi. Öncesinde yaklaşık 10 sene boyunca yalnızca kısa filmlerle ismini bir çıtırdan markalaştırmaya başlasa da son durağı, kendini farkettirdiği yer İlgi Manyağı (Sick Of Myself) filmi oluyor.
Her yönetmenin film yaparken edindiği dert ve motivasyonlar başka olur. Borgli bu filmde hepimizin bildiği ‘’Beni beğenin’’ evrenine parmak basıyor, hatta çomak sokuyor. İnsanın görünür olmakla var olabilmesi durumu son yıllarda hepimizin de bildiği ancak maalesef sosyal medya sebebiyle alıştığı meselelerden. Ancak filmin işleyişinde konusuyla tezat olan durum şu ki ; İlgi Manyağı (Sick of Myself), sadece bir-iki sahnede, birkaç anda hikayenin kahramanıyla özdeşleşmenize izin veriyor. Onun dışında Kristine Kujath Thorp’un canlandırdığı Signe’den her yeni hamlesinde “Öf artık. Yetti be kadın!” deyip nefret ettiriyor. Signe ne olursa olsun spot ışıklar hep benim tepemde olacak güdüsünde hareket etse de yönetmen bu gibi sahnelerde tam tersi ilgi odağı olmak isteyen karakterin üzerinden spot ışıkları alıyor ve bazen kamera hareketiyle, bazen de kadrajın önünden geçen başka başka insanlarla ilgi odağını kaydırmayı başarıyor. İlgi odağı olmak isteyen tek kişi Signe değil filmde. Erkek arkadaşı Thomas ondan daha egolu ve kibirli aslında. Ancak onun kadar gözü kara ve ‘’aptal’’ değil. Aralarındaki tek fark bu. İki narsist ego savaşı yapıyorlar. Thomas ara sıra Signe’nin yalanlarını yakalıyor ve yüzüne vuruyor olsa da kendisinin de aynı haltın laciverti olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
İlgi Manyağı(Sick of Myself) filmi güzel bir restoranda gitmiş genç bir çiftin orada yemek yiyen ‘’burjuva’’ takımıyla alay edip, toplum kurallarına uymayarak çaldıkları 2300 Euro’luk şarapla devam ediyor. İkili için önce bunlar hırsızlar ama değiller gibi de yanılmasına kapılıyor olsak da bu durumla tamamen ilgilenmememiz gerektiğini hemen anlıyoruz. Asıl mesela bu değil hissi 1-2 dakika içinde izleyiciye veriliyor ki bu da anlatı başarısıdır bence. Meselenin ikilinin ortaklaşa bir çalma hikayesi olmadığını aslında aralarındaki rekabetin, yersiz egoların yükselmeye başladığını anlıyoruz. Film bu sahnelerle birlikte git gide netleşiyor ve çizgisini, rengini ortaya koyuyor. Thomas hırsızlık, çalma durumunu sanatındaki yaratım sürecine de ekleşmiş, dönüştürmüş giderek popüler olan bir sanatçı. Signe ise sıradan bir garson. Ancak her koşulda ve şartta nasıl göründüğünü önemseyen ve insanların da öyle düşündüğüne kendini ikna etmiş biri.
Thomas’ın çaldığı halde popüler olması durumunu bir başarı gibi algılayan Signe, bu tetiklenmesiyle bulunduğu her ortamda dikkatleri üzerine çekmek için en akla gelmeyecek şeyleri yapmaktan asla çekinmiyor. Çalıştığı kafenin önünde bir kadın köpek saldırısı sonucu ağır yaralandığında Signe olayı içselleştirme biçimiyle, yaşadığı tramvayı anlatma biçimiyle ya da Thomas’a aktarmasıyla, her şeyi kendisiyle bağlantılı hale getiriyor. Herşey onunla ilgiliymiş gibi. Kanlı elbiseleriyle sokakta gezmesi, insanları korkutmasından keyif alması gibi durumların hepsi bana bakıyorlar, beni görüyorlar hissinden. Buradan bakınca zavallıca tınlayan bu durum aslında o kadar masum değil. Filmin ilerleyen sahnelerinde dehşet verici halde aptalca bir durum doğuracak çünkü.
Signe için hareketlerinin yol açacağı istenmeyen sonuçlar da umurunda değil. Bu durumu biraz daha abartıp tehlikeli bir ilaç olan LIDEXOL’dan aşırı dozda aldığında vücudunda ortaya çıkan korkunç yan etkilerden bile memnun. Bu olaya endişelenmek bir yana Thomas gibi çalmadan kendi bedenini kendi tuvaliymiş gibi, bir sanat eseriymiş gibi kullanmaktan asla kaçınmıyor. İşte zavallı gibi gözüken durum bu noktaya taşındığında ‘’kibir bir canavar gibi’’ etkisiyle izleyiciyi baş başa bırakıyor. Signe,yaptığı bu aptallığın bedelini ödeyerek geçirdiği her geçen gün öldüğünün farkına varamıyor. Gazeteye çıkması, Instagram’dan beğeni alması, bir reklam filmine seçilmesi ve herkesin ona odaklanması aslında onun için bir başarı. Öznel olarak kendisinin ‘’buradayım’’ demek için seçtiği yolunu gerçeklikten sapmada buluyor.
Yılın sürpriz yapımlarından olan İlgi Manyağı(Sick of Myself) filmini sinemada izlemediğim için üzgünüm. Benim gibi kaçıranlara güzel bir haber: Filmi Mubi’den izleyebilirsiniz. Biraz sabırla bu hastalıklı filmi izlerken gülmemeye çalışın olur mu?