Eskiden Ali Sami Yen Stadyumu’nun, şu an ise Torun Center’ın bulunduğu arsada konumlanan sade ve zarif bir yapı: Mecidiyeköy Likör Fabrikası. 2019 yılında Pilevneli Galeri’de sergilenen Refik Anadol, Boğaziçi ve Daniel Firman’a ait devasa fil heykeli eserleriyle hepimizin dikkatini çekmişti bu lokasyon. Binanın kendisi ise mimarlık dünyası için hep bir tartışma konusu oldu, bu tartışmalı yapının ise çok özel bir hikayesi var:
1930’lar Türkiyesi’nde, Atatürk’ün talimatıyla dönemin sanayi ile kalkınmayı hedefleyen ekonomi politikasının da bir simgesi olarak Mecidiyeköy İnhisarlar İdaresi Likör ve Konyak Fabrikası’nın kurulmasına karar veriliyor. Gerek dönemin şartlarına bakıldığında bir likör ve konyak fabrikası işlevinde olması gerekse dönemin önemli mimarlarından olan Robert Mallet Stevens’e tasarlatılmış olması radikal kararlar olarak görülüyor. Bu açıdan bakıldığında her yönüyle zamanın ötesinde bir yapı da denebilir.
Bina, art deco esintiler de taşıyan kübist üslupta büyük bir özenle tasarlanır ve inşa edilir. Galerili mekanı ve anıtsal merdiveniyle bina kurgusu gereği aslında küçük bir müzeye de benzer. Görünümünün arkasında ise Likör Fabrikası, genç Türkiye’nin Batı ülkeleriyle sanayiden kültüre ve sanata kadar her konuda yarışabilecek bir konumda olmasını amaçlaması anlamını taşır bir yerlerde.
Bina, 1999’a kadar fabrika olarak kendi işlevinde kullanılır, bu yıllardan sonra ise aşama aşama ağır bir tahribata uğradığı söylenebilir hatta yapılan müdahalelerle tanınmaz hale gelmiştir. 1964’te inşaası tamamlanan ve yapının arsasını kaptırdığı Ali Sami Yen Stadı da önemli başka bir konudur yapı için. En sonunda 2010’lardaki özelleştirme furyası zamanında Likör Fabrikası da Ali Sami Yen Stadı’nın arsası ile birlikte özelleştirilir ve Torun Holding’e satılır. Bugün yerini Quasar projesine bırakarak 2012 yılında yıkılır ve büyük bir tartışma konusu olur. Buranın tescilli bir kültürel anıt olması ve bu sebeple yıkılmaması gerektiğine dair görüşlere karşı yıllar öncesinin teknikleriyle inşa edilmiş, üstüne üstlük de ağır hasara uğramış bu yapıyı orijinalliğini bozmadan ve yıkmadan güçlendirmek gerçekten mümkün müydü soruları doğar.
Yıkıldıktan sonra ise aslına uygun olarak ödüllü Mimar Emre Arolat tarafından yeniden yapılarak yapı bir nevi korunur ve 2018 yılında Pilevneli Galeriye ev sahipliği yapan binaya dönüşür. 2018-2019 sezonundaki sergi oldukça ilgi çeker ve popülerliğini uzun süre korur. Bu vesileyle pek çok kişi de ziyaret etmiş olur binayı ve yeniden düzenlenen bu mekan oldukça etkileyici bulunur.
Tüm bu tartışmalar ve geçirdiği aşamaların ardında kuruluş amacıyla Likör Fabrikası, genç Cumhuriyet’in her alanda kendine yetebilen bir ülke olması gayreti ve Atatürk’ün çağın çok ötesindeki vizyonunun hayat bulması demektir aslında ya da geçtiğimiz günlerde 84. ölüm yıl dönümünde andığımız Ulu Önder’i bir kez daha anmak için sayısız sebeplerden sadece biridir belki de.