Işıl ışıl güneşin turkuaza dönüştürdüğü boğazın kıyısında, heybetle dikilen Rumeli Hisarı’ndan bahsetmek istiyorum sizlere bugün.
Bir zamanlar boğazın maviş suları hisar duvarıyla öpüşüp dururken, şimdi doldurulmuş denizin üzerinde yılan gibi kıvrılmış asfalt bir yol var. Denizden esen rüzgarlar da eser durur hisarın üstüne. Askeri mimari tasarımı sebebiyle yapıldığı dönemde ele geçirilmesi imkânsız bir kalenin hikayesi bu.
Şu heybetli kaleye yaklaşırken düşünmeden edemiyor insan. Tarihte hiçbir olay nedensiz değildi ve elbette bu hisar da nedensiz yere yapılmadı.
Anadolu ve Rumeli hisarları denizden denize ve karadan karaya boğaz geçişlerini kontrol etmek ve Osmanlı ordusu için deniz üzerinden güvenli bir geçiş koridoru sağlamak amacıyla yaptırılmışlardır.
Hisarın planı bizzat II. Mehmed tarafından çizilmiştir. Şaşırmamak gerekir zira kendi evinin de çizimini kendisi yapacaktır. Topkapı Sarayı’nın çizimi kısmen ona aittir. Ve Fatih’in evi Topkapı Sarayı altın orana göre kusursuz bir saray seçilmiştir İngiltere’de 2 sene evvel.
Hisara dönecek olursak, yapıldığı dönemde fethedilmesi imkânsız olarak düşünülen hisarın askeri tasarımının ardında sırlar tabi ki vardır.
Bu gördüğünüz kocaman heybetli yapının bir de peçesi vardır.
Hisarpeçe.
Deniz tarafındaki sur duvarlarının ve gemileri durduracak büyük topların yerleştirileceği Hisarpeçe’nin yapımını bizzat II. Mehmed’in kendisi üstlenecektir. Peçeyi indirmeden hisarın kendisine sahip olamayacağınızı anlatan, üstün zekalı II. Mehmed’in 20 yaşında iken düşünüp çizdiği askeri bir kalkan bölgesi. Ve Hisar inşa edilirken sadece boğazın en dar noktasının göz önünde tutulmadığı açıktır.
II. Mehmed hisarı inşa etmezden evvel, bir kaç komutanıyla konularında deneyimli olduklarını bildiği birkaç yaşlıyı yanına alarak at üstünde bölgeyi ve kayalık araziyi dolaşmıştır. Boğazın darlığıyla zor geçit verişini, suyun kıvrılarak akışını, denizin içinden akıntının hızını, sahilin kıvrımlarından kaynaklanan girdaplarla akıntıları ve boğazdan geçişi zorlaştıran diğer engelleri dikkatle incelemiştir. Ve hisarın yapımı için uzmanlarla birlikte çalışmıştır.
Kulle-i Cedide, Yenice Hisar, Boğazkesen ve en son Rumeli Hisarı olarak bildiğimiz bu muhteşem kale büyük bir hazırlığın ilk adımıydı tabi ki. Büyük bir hazırlık.
İstanbul’un fethinin hazırlığı diyebiliriz, yalnız o zaman için İstanbul demek çok doğru olmayacağından Konstantiniyye diyelim bizler. Konstantiniyye’nin fethi için.
Şehrin İstanbul olmasına daha vardı ve daha şehir henüz fethedilmemişti. Daha hisarı yeni yaptırıyoruz. Peki Konstantiniyye’nin fethi nereden çıktı? Ne olmuştu da Fatih, Konstantiniyye’yi almak istemişti?
Hisarın yapımına kalkıştığında kaç yaşındaydı mesela?
II. Mehmed hisarı yapmaya karar verdiğinde 20 yaşındaydı. Buranın yapımına mart ayında başlandığı söylenir. 1452 yılının Mart’ında. Yani genç padişahımız tahta çıktıktan 1 yıl sonra. Tabi tahta 2.çıkışından söz ediyoruz. Ama Konstantiniyye’nin fethi elbette çok daha önce belirginleşmişti kafasında. Yapımı çok kısa sürede tamamlanan bu hisar ile II. Mehmed İstanbul’u almak istediğini aslında herkese apaçık ilan etmiştir. Aslında bakarsanız, sadece 2.Mehmed değil, babası 2.Murad , şehzade Musa Çelebi , karşısındaki Anadolu (Güzelce) Hisarı’nı yaptıran dedesinin babası Yıldırım Beyazıd da şehri kuşatmış ancak muvaffak olamamışlardır. Zira biliyoruz ki, 7 tepeli şehri ancak 7.padişah fethedebilirdi🌼
Onlardan çok önce Konstantinopolis’i işgal etmeye çalışan Galatları, Avarları, Arapları, Vikingleri, Gotları, Emevileri saymıyorum bile. Bütün bu halkların içinde Osmanlılar’dan önce şehre sadece Latinler girebilmişti, 1204 yılında. (Maalesef)
IV. Haçlı Seferi. Kudüs yerine Ortodoks Roma’ya, güzelim Konstantinopolis’e yapılan kabul edilemez bir barbarlık. Güya Kudüs’ü kurtarmaya gidiyorlardı ama Konstantinopolis’in zenginlikleri kutsal amaçlarından daha cazip geldi belli ki. 60 yıla yakın sürdü işgalleri. 1204’ten 1261’e kadar. Şehrin uğradığı yıkımı barbarlıkla dahi tanımlayamıyorum. Taş üstünde taş bırakmadılar. Şehrin en değerli parçalarını çaldılar, en kutsal mabetleri özellikle Ayasofya’yı yağmaladılar. Ve onlardan sonra yine Doğu Romalılar hâkim oldu dünyanın gözünü diktiği bu şehre.
Evet arkadaşlar, hisarın yapımı malumu ilan ediyordu. Geliyordu gelmekte olan. Konstantinopolis’in kuşatması yakındı. Hisar, şehirle Karadeniz’in bütün bağlantılarını kesecekti. Amaç barizdi, boğazdan Roma İmparatorluğu’na gelecek gıda ve silah yardımlarını engelleyebilecek, Anadolu ve Rumeli arasında Osmanlı donanmasının rahat hareket etmesini sağlayacak, gerektiğinde kuşatma halindeki orduya hareketli bir üs olarak hizmet edecekti.
Rumeli Hisarı’nın tam karşısına Anadolu Hisarı’nı yaptıran Yıldırım Beyazıd’ın seçimi de kuşkusuz bir rastlantı değildi. Çünkü burası Boğaz’ın en dar yeridir.
İmparator Konstantinos Paleologos II. Mehmed’e elçiler yollamış, kalenin yapımının aralarındaki anlaşmalara aykırı olduğunu bildirerek inşaatı durdurmasını istemiş. Padişah ise eserine kol kanat olur adeta. Son derece sakin bir tavırla onlara şöyle demiş: “Ben kendi devletimin menfaatlerini koruyorum. Bu topraklar zaten bizimdir. Eskiden beri Asya’dan Avrupa’ya olan yolumuzdur. Bu konuya karışmamalısınız. Eğer geçiş hakkımızı engellemeye kalkışırsanız kılıcımıza sarılırız. Siz haddinizi aşmayın, biz de barışı bozmayalım. “
Elçiler hüsran içinde dönmüşler Konstantinopolis’e. Gelen haber tam bir bozgun havası yaratmış şehirde. Yaklaşmakta olan büyük felaket daha şimdiden kara bir bulut gibi çökmüş insanların üzerine.
Hisarın yapımı inanılmaz bi hızla sürüyor ve mimarı dünyanın en uzun taş köprüsünü, Uzunköprü’yü inşa eden Mimar Müslihiddin’dir.
Ama genç padişah yönetimi sadece mimara bırakmayacak kadar önemsiyor bu yapım işini. Adeta bir seferberlik başlatmış. 5000 civarında işçinin çalıştığı inşaatta Çandarlı Halil, Sarıca ve Zağanos paşalara özel görevler vermiş. “Her biriniz bu hisarın, bir kulesini yaptırasınız.” demiş.
Rumeli Hisarın’da gördüğünüz orta kuleyi Çandarlı Halil Paşa, sağ taraftakini Saruca Paşa ve sol taraftakini de Zağanos Paşa yaptırmıştır. Hisar üçgen biçiminde denize inmektedir. Gördüğünüz gibi kayalık bir arazinin eteklerine kurulan bu yapı, savunmada büyük bir üstünlük kazandırmıştır Osmanlı’ya. Mart ayında başlayan hisarın yapımı ağustos sonunda eksiksiz olarak tamamlanmış. Kapıları, kuleleri, surları, burçları…
Evet Kulle-i Cedide, Yenice Hisar, Boğazkesen ya da Rumeli Hisarı. Adına ne denirse densin, bu muhteşem hisar böyle yükseldi II. Mehmed’in hayallerinin arasından. Ok, yay, mızrak, gürz, topuz gibi cenk silahlarının yanı sıra, surlara irili ufaklı toplar yerleştirildi. Balyemez ve Şahi top namluları deniz yüzeyine paralel hizada, farklı hedef hattına bakacak şekilde yerleştirildi. İstanbul surlarını geçmek maksadıyla balistik hesapları ve ateşleme açıları bizzat Fatih’in kendisi tarafından hesaplanıp 500 kg’lık gülleler atabilen şahi toplarını döktürüp yerleştirmiştir hisara. Topları atışa hazırlayan 21 yaşında İstanbul’u fethedecek bir dâhinin, bundan daha azını düşünmeyeceğinden de kuşkumuz yoktu elbette. Hisar tamamlanınca hisarın başına topçu komutanı Firuz Ağa’yı koyup emrine de 400 seçkin asker verdi.
Evet karşıda Anadolu Hisarı, burada Rumeli Hisarı artık boğaz mühürlenmişti. İster askeri olsun ister ticari, artık tek bir gemi bile Osmanlılar’ın izni olmadan bu su yolundan geçemezdi. II.Mehmed artık Edirne’ye gönül rahatlığı içinde dönebilir, bahtının kapısını açacak olan Konstantiniyye’nin fethi için hazırlıklara başlayabilirdi.